Unutulmasın diye...

Bu kitapta ballandıra ballandıra sözünü ettiğim Baf kazasının Poli köyünde annem Hatice Feridun ve babam Ahmet Feridun’un son çocukları, yani tekne kazıntısı olarak dünyaya geldim. 

 

Yıl 1935... Dört kardeşin en küçüğü... Bu yaşta “en küçüğü” nasıl oluyorsa...

 

İlkokulu Poli'de, ortaokulu Baf Kasabasında, liseyi Lefkoşa'da, Teknik Üniversite'yi İstanbul'da okudum. Almanya'da ve İngiltere'de stajlarımı tamamalayıp, 1960-61'de mimar çıktım ! 

Şimdiki gençlerimiz nerdeyse doğdukları sıcak yuvalarından çıkmadan tüm eğitimlerini ayni yerde tamamlayıp meslek sahibi oluyorlar. Ne güzel...

 

Mimarlığın aklınıza gelecek her türlü uygulamasını denedikten sonra, son 20 yılımı da Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde hocalık yaparak geçirip, meydanı benim yerimi almak üzere yetişen gençlerimize bıraktım.

 

Şimdi “Sana mı düştü oturup edebiyat yapmak elinin çamuruynan, kerpiçiynan ?” diyeceksiniz. Asla öyle bir savım yoktur. Kitabın ta en başında da bunu belirttim. Aralarında uzun yıllar ve hayatımın en güzel günlerini yaşadığım gençlerimizle bir hoca olarak diyalog kurabilmem için, onlara herşeyden önce kim olduğumu, hangi yaşam biçimi içinde yoğurularak bu güne geldiğimi anlatmam gerekirdi ve ben bunları her sohbette değişik yönleri ile anlattım. Onlar da hoşlanır veya ilgilenir gibi göründüler bana...

     

Bu beğeni ile unumu eleyip, eleğimi astıktan sonra bazı bilinmeyenleri de toparlamaya çalıştım. Giderayak, bilincimin kayıt ucunun en iyi kaydettiklerini ve hafızama yerleşmişleri “Hade bir anlatayım da unutulmasınlar" veya "Olur ya, ben de unutmıyayım” diye not etme sevdasına kapıldım. 

Emekli olduktan sonra bol vakitli bu "emekleme dönemini" de böylece bir işe yaratmış olayım dedim. Zaten başkaca da ne yapabilirdim ki ?

 

Kasım 2010


 

Arif Feridun, Kıbrıs, Unutulmasın diye, Kaldığımız yerden, kitap, makale, mimar, Poli, Lefkoşa, Girne, Doğu Akdeniz Üniversitesi, Gazete, Galeri Kültür Kitabevi, Işık Kitabevi, Khora Kitap Cafe, Deniz Plaza...